İki büyük sanatçıyı anmak istedim. Doğum günleri ya da ölüm yıldönümleri olduğu için değil. Popüler edebiyat dergilerinde veya Twitter'da başka türlü anılmaz sanatçılar, biliyorsunuz. Oysa, bir sanatçı yaşarken de, filmleri izlenirken ya da şarkıları dinlenirken de değer görmeli...
Kemal Sunal ve Aşık Mahzuni Şerif farklı sanatsal alanlarda etkin olsalar da topluma verdiği mesajlarla ortaklaşan iki sanatçı.
Kemal Sunal'dan başlayalım. 1944 yılında İstanbul'da doğan ve aslen Malatyalı olan dar gelirli bir ailede geçmiştir çocukluğu. Marmara Üniversitesi'nde İletişim Fakültesi'nde okumuştur. 12 Eylül'de ara verdiği okula daha sonra geri dönmüş ve hatta yüksek lisans yapıp kendi sineması üzerine sosyolojik bir yüksek lisans tezi yazmıştır.
Toplam 82 tane filmi vardır. Filmlerinde hep haksızın haklıya karşı savunusunu üstlenmiştir. Güçsüzün güçlüye karşı mücadelesini; ironi yaparak, güldürerek, güçlüyü güçsüz göstererek göstermiştir. Çöpçüler Kralı, Düttürü Dünya, En Büyük Şaban, Kapıcılar Kralı, Orta Direk Şaban gibi filmlerini örnek gösterebiliriz. Özellikle Kibar Feyzo ve 100 Numaralı Adam gibi filmlerinde doğrudan sistem eleştirisi yaparak cesur bir tavır sergilemiştir. Halkı bilgilendirmek, halkın sorunlarının yönetenlerin de duymasını sağlama amacı vardır... O nedenle, Kemal Sunal'ın filmleri sürekli izlenmiş, sürekli izlendiği için de mesaj gerekli yerlere ulaşmıştır.rahmetli Bülent ecevit sorduklarında hangi filmleri seversiniz .diye kemal sunal demiş.
Halkın sanatçısı olmak budur.
Bu gün yeri doldurulmayan sanatçılarımız, çizgisini hiçbir zaman kaybetmedi.
Belki de bu kadar sevilmeleri bu yüzdendi.
Diğeri:
Mahzuni Şerif, 1955'te Kahramanmaraş'ta doğmuştur. Mersin Astsubay Okulu'nda okurken devamsızlıktan dolayı okuldan atılır. O da müziğe yönelir. 400'e yakın plağı, 50 albümü, 9 tane de kitabı vardır. Bektaşi geleneğini dünyaya tanıtan sanatçılarımızdandır.
Mahzuni Şerif, hayatında hep zorluklar çekmiştir. Çoğu zaman, hakkında davalar da açılmıştır. Onun müziklerinde de topluma yönelik mesajları işitiriz, müziği duygularımıza işlerken sözleri de irademizi güçlendirir. "Sarı saçlı mavi gözlüm" sözlerinde Atatürk'e olan sevgisini, "Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana / Bilmem söylesem mi, söylemesem mi?" nakaratında adaletsizliği anlatmıştır. Bazen de yönetenlere haykırmıştır, meydanlarda tekrarlansın da iyice işitsinler amacıyla, "Yuh yuh" diye..."Dokunma keyfine" ve "Boşu boşuna" gibileri de yaşamın anlamsızlığını ve yanlış yoldaki insanlığı en duygusal şekilde sorgular...
Hepimiz biliyoruz, en azından bir kere izlemiş ya da dinlemişizdir. Fazla uzatmaya gerek yok o nedenle. Her zaman kalbimizde yerleri olacak. Mekanları cennet olsun...
yazan Seyhan Dural 20*12*2015