21 Aralık 2015 Pazartesi

Zeki müren

Sanat güneşi zeki müren  6 aralık 1931 de bursa da doğmuş dur.
İstanbul devlet güzel sanatlar akademisini okudu.
 15 yıl  kadar radyo programlarında yer aldı.
11 yıl maksim gazinosunda yer aldı.600 aşkın plak ve kaset doldurdu.
300 şarkı besteledi.1955 de altın plak ödülünü aldı.
28 filmde oynadı,1965 de  çay ve sempati adlı tiyatroda başrol oynadı.
100 yakın şiir yazdı bıldırcın yağmuru kitap da topladı.
Aynı zamanda devlet sanatçısı ödülüne layık görüldü.
Zeki müren yeri doldurulamayacak bir sanatçıydı

Desen tasarım eğitimi almış kıyafetlerini genelde kendi tasarımıdır.
Çocukken dinlerdik  tv lerde siyah beyaz tek kanal var dı.trt de.harika bir müzik yorumu vardı radyolarda hep onun müzikleri çalardı  zeki müreni her kesim dinlerdi
O zamanlar da bülent ersoy,  Hamiyet yüceses,,Müzeyyen senar,bunlar unutulmaması gereken sanatçılarımız.
Zeki müren sahne kıyafetleri gerek konuşması Türkçeyi düzgün ve doğru kullanması
Dinleyenlere ve seyirciye hitap şekli çok güzeldi,. nazik ve naif di
Sahnede ayrı bir havası vardi kıyafetleri genelde kendi tasarımı.
 İzmir fuarına sahnede giydi kıyafetlerin  isimleri de varmıştı kordon boyu  nüri yazaneli her kıyafetlerinin hepsine isim verirmiş
 En hafifi 10 en ağırı 20 kiloymuşdu. bodrumda müzede sergilendiği söylenir
.İşte benim stilim yarışması olsaydı o günlerde kıyafetleri 1 inci olurdu.

 Bugün yeri doldurulamaz bir sanatçı sanat güneşi zeki müren rahmetli örnek olmuştur.bodrumdaki sergisinde kıbrıs barış harekatından  sonra ağustosta 75 bin tl bağışlamış Türk donanma vakfına makbuzu sergiye koymuşlar.*

 Ölmeden önce vasiyetiyle tüm mal varlığını Türk eğitim vakfı ve Mehmetçik vakfına bağışlamış dır .
Örnek bir sanatçı olduğunu göstermiştir. 2012 kadar onun bağışları sayesinde 1900  öğrenci okumuş.
 Bunları yazma gereği duydum
 Sadece ölüm yıl dönümlerinde hatırlanmaması gereken sanatçılarımız bugün yerleri doldurulmayan
 değerlerimiz.mekanları cennet olsun yazan Seyhan dural 21*12*2015





* yurtsever ve duyarlı bir sanatçımız alıntı Yılmaz özdilin yazısından