16 Ekim 2018 Salı

MÜTEVAZI BİR ALIŞVERİŞ ÇILGINLIĞI

Köşe ismi..  GEÇEN PAZAR NE YAPTIĞINI BİLİYORUM 
Yazı ismi: MÜTEVAZI BİR ALIŞVERİŞ ÇILGINLIĞI
Geçen pazar günü erkenden kalkıpkendimi alışverişe vermek istedim.Bitpazarına gidecektim. Evet, bitpazarı! Ekonomik göstergeler bu alışveriş için oldukça müsaitti. Sabaha karşı 5’te kurulan pazara çok erken gitmek gerekiyordu, bitpazarının ilk kuralı buydu.En güzel şeyler erkenden kapılıyordu çünkü. iPhone almak için sabahın köründe kuyruğa girmek gibiydi. Ya da bunun o durumla hiçbir alakası yoktu, bilemedim.Saat 7 buçukta tramvaydan inip pazar yerine yöneldiğimde birçok “çılgın ucuzcu”yu hedeflerine doğru ilerlerken gördüm. Bu yarışta hepimiz birbirimizinrakibiydik. Adımlarım hızlanmıştı.
Bitpazarının girişinde bir arkadaşla karşılaştım. Çok erken gelmesine rağmen istediğini bulamamış. Performansı düşükmüş bugün.Pazarın ikinci kuralı şuydu ki; deşme performansın iyi olmalıydı. Yani yere serilmiş kıyafetlerin altını üstüne getirip tezgahı deşmeli; hayatının kazağını, pantolonunu oracıkta keşfetmeliydin!Fırçasıyla fiti fiti toprak temizleyen bir arkeolog gibi titiz, kazma kürekle hazine arayan biri gibi heyecanlı olmalıydın.
İKİNCİ EL HARİKALAR DİYARI Kapalı Pazar Yeri’ne girer girmez güzel bir klarnet sesi duydum. Büyülenmiş gibi sese doğru yöneldim.Tezgahın başındaki adam, satacağı klarnete üflüyordu. Ama sanki bir büyücü gibi, eski gümüş paraların, kadim zaman tacirlerinin, kafilelerinin ruhunu üflüyordu pazara. Derken klarnet sustu. Eski kasetlerin satıldığı tezgahların birinden Kolbastı müziği çalmaya başladı. Büyü bir anda dağıldı, hatta denilebilir ki büyü koşarak kaçtı. Ben de oradan uzaklaşıp
 

  elektronik ürünlerin olduğu tezgahlara gittim.
Elektronik ürün tezgahlarına bakarken aklıma geldi; bu pazar teknolojik gelişimimizi gösteren bir müze gibiydi. Sanki tezgahlar, “Vay be, insanlık olarak ne seviyeye gelmişiz” diyelim diye düzenlenmişti. Ev telefonları, elektrikli şofbenler, teypler, tüplü televizyonlar… Eskiden ne zorluklar çektiğimizi, ne kadar basit şeylere “teknolojik” dediğimizi hatırlatıyordu her ürün. Duygulanıp zamanımıza şükrettim, akıllı telefonumun kılıfını okşadım.
Tek tük bir şeyler alarak Kapalı Pazar Yeri’nden çıktım. Fazla delinmemiş bir dart, bozulmamış bir melodika ve bir de 5 liraya, üzerinde yada bir
gelene, ADETTENDİR?
Pazardan çıkınca yol üzerindeki bir AVM’ye uğramak istedim. AVM önüne kitap fuarı kurulmuştu. 
 Anladığım kadarıyla,satıcıya ilk sorduğunda 15 lira olan ürün, biraz dolaşıp ikinciye sorduğunda 10 liraya iniyordu. Hatta ısrarla birkaç kere daha sorup aynı ürünü 3 liraya düşürebilen vardı. Ya satıcılar soru sevmiyordu, “Tamam daha fazla bir şey sorma da al şunu git” diye düşünüyordu ikinci kitap fuarıydı bu. Büyük bir çadırın içine kurulan fuara ilgi yoğundu. Girdim ben de. Yayınevi stantlarından birinde Stefan Zweig’ın öykü kitaplarını gördüm, tanesi 5 liraydı. Sevindim, yine bir ucuz ürün tezgahı keşfetmiştim. Kuruyemişçiye çekirdek tarttırır gibi “5 liralık Zweig” aldım. Sonra da “AVM balkonunda kitap karıştırıp çay içeyim bari” diye düşünerek AVM’ye girdim. Alt kattaki marketten kremalı bir bisküvi alır, çaya batıra batıra yerdim.
Geçen pazar güzel geçti yani, verimli bir alışveriş günüydü. Bakalım önümüzdeki pazarlar neler getirecek?
kti bu. Ama bu tarz bir kampanya AVM’lerdeki mağazalarda da olmalıydı: “Tüm ürünlerimiz ikinci soruşta yarı fiyatına!”
AVM’YE Mİ GİTSEM
YAZAN MURAT DURAL

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder