3 Tane yufka.
250 Gram kıyma.
1 Soğan
Karabiber .tuz.
ÜZERİNE
Sarımsaklı yoğurt.
Kırmızı biberli yağ.
YAPILIŞI
Soğanı rendeliyoruz.kıyma. karabiber tuz ile yoğuruyoruz.
Daha sonra yufkayı tezgaha seriyoruz ve ortadan kesiyoruz.ince istiyorsanız 4 de kesebilirsiniz.
Kenarına kıymayı koyup rulo şeklinde sarıyoruz 1 parmak eninde kesiyoruz.
Daha sonra yağlanmış tepsiye dizip 200 derece fırında kızartıyoruz.
Daha sonra sarımsaklı yoğurt ve kırmızı biberli hazırlamış olduğumuz yağla servis ediyoruz.
NOT pratik ve lezzetli vakti olmayanlar için
.kalabalık bir aileyseniz yufkayı ve kıymayı arttırabilir..
Çok yapıp çiğ olarak dondurucuya koyup dondurucudan çıkınca biraz çözüldükten sonra fırında kızartıp kullana biliriz.
YAZAN Seyhan Dural
AFİYET OLSUN
26 Şubat 2017 Pazar
22 Şubat 2017 Çarşamba
MUHAMMARA
4 Adet kırmızı biber
1 Adet bayat ekmek.
2 Dilim tuzsuz etimek.
2 Tatlı kaşığı toz kırmızı biber.
Yarım tatlı kaşığı kimyon.
1 Yemek kaşığı salça biber veya domates.
2 diş sarımsak.
Yarım çay bardağı zeytin yağı.
maydanoz 3 dal
Yarım limon suyu.
1 Avuç ceviz içi.
tuz
YAPILIŞI
Kırmızı biberlerin ortasından tohumları çıkarın sonrada yıkayın.
Bayat ekmekleri ve tuzsuz
etimek rondodo ince olarak
çekin sonrada baharatları
karıştırın.
sabah kahvaltıda hafif ve harika bir yemek halis kilis usulü muhammara sonra servis yapın
AFİYET OLSUN
1 Adet bayat ekmek.
2 Dilim tuzsuz etimek.
2 Tatlı kaşığı toz kırmızı biber.
Yarım tatlı kaşığı kimyon.
1 Yemek kaşığı salça biber veya domates.
2 diş sarımsak.
Yarım çay bardağı zeytin yağı.
maydanoz 3 dal
Yarım limon suyu.
1 Avuç ceviz içi.
tuz
YAPILIŞI
Kırmızı biberlerin ortasından tohumları çıkarın sonrada yıkayın.
Bayat ekmekleri ve tuzsuz
etimek rondodo ince olarak
çekin sonrada baharatları
karıştırın.
sabah kahvaltıda hafif ve harika bir yemek halis kilis usulü muhammara sonra servis yapın
AFİYET OLSUN
16 Şubat 2017 Perşembe
Gardrop Savaşları vs. İşte Benim Stilim (Karşılaştırma)
Bugünkü yazımda 2 moda programını seyirci gözüyle karşılaştırmak istiyorum. Aynı saatte farklı TV kanallarında yayınlanıyorlar.
İŞTE BENİM STİLİM
Maalesef bu programın Türkiye gerçekliğine hitap ettiğini düşünmüyorum. Programda yaşanan davranışlar, tartışmalar ve düşüncelerin sokağa çıktığımızda göreceğimiz türden şeyler olduğunu düşünmüyorum. Bazen yaşanan durumları hayretle izliyorum.
Bunun yanı sıra konsept hazırlanırken görmememiz ilgiyi düşürüyor. Yarışmacıların tartışmaları ve fikirleri bazen çok yorucu oluyor. Birbirlerini eleştirirken konseptte yapılmak istenen tavrı anlamaktan ziyade aralarındaki ilişkinin niteliğine göre yorum yapıyorlar gibi hissettiryorlar. Ve olumsuz olarak yapılan yorumlara çok sert tepki veriyorlar. Bu yüzden bazen modadan başka her şey konuşulur oluyor.
Genel olarak genç kadınlarımızın yoğun olarak giydikleri kıyafetler pek yok gibi. Yani sokağa çıktığımızda göreceğimiz türden konseptler yapılmıyor gibi geliyor. Bazı yarışmacıların tavırları da sokağa çıktığımız da göreceğimiz, karşılaşacağımız türden gibi gelmiyor.
Sanki çok dar bir çevre bu şekilde davranıyor, yaşıyor ve giyiniyor gibi hissettiriyor zaman zaman.
Bu yüzden bu yarışma pek ilgimi çekmiyor.
Juriye gelince...
Ivana Sert'in kötü yorumlar yaptığını düşünmüyorum. Moda programına uygun yorumlar yapıyor.
Fakat diğerleri için aynı şeyi söyleyemeyeceğim.
Mesleklerinde iyi durumda olsalar da juri olarak yeterli değiller. Örneğin, Nur Yerlitaş yılların modacısı. Ama tecrübelerini ve bilgilerini yeterince aktarmıyor. Farklı şekilde eğlenmeyi daha çok seviyor.
GARDIROP SAVAŞLARI
Konsept gereği, yarışmacılar her gün İstanbul'un farklı bir semtinde farklı mağaza, alışveriş merkezi ve halk pazarından alışveriş yapıyorlar. Yarışmacıların bütçesi her yeni gün için 500TL. Bu parayla pantolon, ayakkabı, çanta, elbise, takı ve aksesuarlar dahil olmak üzere günün konsepti ne
yse ona göre harcama yapıyorlar. Yani yarışmaya katılan yarışmacılar, moda programında olmanın yanı sıra, prodüksiyon tarafından verilen bütçeyle kendi gardropları için alışveriş yapmış da oluyorlar.
Yarışmacılar günün konseptine gözümüzün önünde onlara verilen 2 saat içinde hazırlanıyorlar.
Denedikleri tüm kıyafetleri görüyoruz. Ve mağazada olan diğer kıyafetleri de göz ucuyla bir süzüyoruz.
Esnafla pazarlık yapmaları, alışveriş yaptıkları yerlerin çok lüks yerler olmaması Türkiye gerçekliğine daha fazla hitap ediyor. Daha da önemlisi modayı "zengin uğraşı" olmaktan çıkarıp hepimize sevdirecek nitelikte bir hale sokuyor.
Kızlarımızın tavırları yarışmacılara göre zaman zaman sinirli olabilse de genel olarak samimi, saygılı ve esprili. Bu yüzden kızlarımızın internette kısa zamanda bir sürü fan kitlesi oluşmuş durumda. Özellikle ergen kızlarımız sosyal medyada güçlü bir şekilde sevdikleri yarışmacıları destekliyorlar.
Kıyafetler alındıktan sonra podyum öncesi aşamada kızlarımızın saç ve makyajlarının yapılışını da izleyebiliyoruz. Zaman zaman alanında başarılı konuklar gelerek saç, makyaj ve cilt bakımı hakkında tüyolar veriyorlar. Bu tüyolar genellikle evde yapabileceğimiz ya da kolaylıkla uygulayabileceğimiz türden tüyolar oluyor.
Seyirci bu sayede kıyafetle ilgili bilgilerin yanı sıra saç, makyaj ve kişisel bakım hakkında da birçok şey öğrenmiş oluyor. Bu sayede modayı şov ve gerginliklere mahal vermeden geniş izleyici kitlesine sevdirmiş oluyorlar.
Bu programın genel izleyici kitlesi için daha keyifli ve ilginç olduğundan bahsedebiliriz.
Juriye gelince...
Üç juri üyesi de konunun dışına çıkmadan olması gerektiği gibi modadan konuşuyorlar. Kızlarımızı kırmadan ve samimi bir şekilde yanlışlarını açıklayarak yönlendirme yapıyorlar.
Bu da seyirciye olumlu olarak yansıyor. Yani onları alanlarında iyi kişiler olarak kabul etmemizi ve sevmemizi sağlıyor.
Ve son olarak dış ses ve Erdal Güvenç kızlarımızı esprili ve samimi bir şekilde yönlendiriyor :)
Seyirci bu sayede hoş vakit geçiriyor, modayı seviyor ve her zaman uygulayabileyeceği tüyolar öğreniyor.
Yani bir moda programının yapmak isteyeceği şeyleri başarmış oluyor.
İŞTE BENİM STİLİM
Maalesef bu programın Türkiye gerçekliğine hitap ettiğini düşünmüyorum. Programda yaşanan davranışlar, tartışmalar ve düşüncelerin sokağa çıktığımızda göreceğimiz türden şeyler olduğunu düşünmüyorum. Bazen yaşanan durumları hayretle izliyorum.
Bunun yanı sıra konsept hazırlanırken görmememiz ilgiyi düşürüyor. Yarışmacıların tartışmaları ve fikirleri bazen çok yorucu oluyor. Birbirlerini eleştirirken konseptte yapılmak istenen tavrı anlamaktan ziyade aralarındaki ilişkinin niteliğine göre yorum yapıyorlar gibi hissettiryorlar. Ve olumsuz olarak yapılan yorumlara çok sert tepki veriyorlar. Bu yüzden bazen modadan başka her şey konuşulur oluyor.
Genel olarak genç kadınlarımızın yoğun olarak giydikleri kıyafetler pek yok gibi. Yani sokağa çıktığımızda göreceğimiz türden konseptler yapılmıyor gibi geliyor. Bazı yarışmacıların tavırları da sokağa çıktığımız da göreceğimiz, karşılaşacağımız türden gibi gelmiyor.
Sanki çok dar bir çevre bu şekilde davranıyor, yaşıyor ve giyiniyor gibi hissettiriyor zaman zaman.
Bu yüzden bu yarışma pek ilgimi çekmiyor.
Juriye gelince...
Ivana Sert'in kötü yorumlar yaptığını düşünmüyorum. Moda programına uygun yorumlar yapıyor.
Fakat diğerleri için aynı şeyi söyleyemeyeceğim.
Mesleklerinde iyi durumda olsalar da juri olarak yeterli değiller. Örneğin, Nur Yerlitaş yılların modacısı. Ama tecrübelerini ve bilgilerini yeterince aktarmıyor. Farklı şekilde eğlenmeyi daha çok seviyor.
GARDIROP SAVAŞLARI
Konsept gereği, yarışmacılar her gün İstanbul'un farklı bir semtinde farklı mağaza, alışveriş merkezi ve halk pazarından alışveriş yapıyorlar. Yarışmacıların bütçesi her yeni gün için 500TL. Bu parayla pantolon, ayakkabı, çanta, elbise, takı ve aksesuarlar dahil olmak üzere günün konsepti ne
yse ona göre harcama yapıyorlar. Yani yarışmaya katılan yarışmacılar, moda programında olmanın yanı sıra, prodüksiyon tarafından verilen bütçeyle kendi gardropları için alışveriş yapmış da oluyorlar.
Yarışmacılar günün konseptine gözümüzün önünde onlara verilen 2 saat içinde hazırlanıyorlar.
Denedikleri tüm kıyafetleri görüyoruz. Ve mağazada olan diğer kıyafetleri de göz ucuyla bir süzüyoruz.
Esnafla pazarlık yapmaları, alışveriş yaptıkları yerlerin çok lüks yerler olmaması Türkiye gerçekliğine daha fazla hitap ediyor. Daha da önemlisi modayı "zengin uğraşı" olmaktan çıkarıp hepimize sevdirecek nitelikte bir hale sokuyor.
Kızlarımızın tavırları yarışmacılara göre zaman zaman sinirli olabilse de genel olarak samimi, saygılı ve esprili. Bu yüzden kızlarımızın internette kısa zamanda bir sürü fan kitlesi oluşmuş durumda. Özellikle ergen kızlarımız sosyal medyada güçlü bir şekilde sevdikleri yarışmacıları destekliyorlar.
Kıyafetler alındıktan sonra podyum öncesi aşamada kızlarımızın saç ve makyajlarının yapılışını da izleyebiliyoruz. Zaman zaman alanında başarılı konuklar gelerek saç, makyaj ve cilt bakımı hakkında tüyolar veriyorlar. Bu tüyolar genellikle evde yapabileceğimiz ya da kolaylıkla uygulayabileceğimiz türden tüyolar oluyor.
Seyirci bu sayede kıyafetle ilgili bilgilerin yanı sıra saç, makyaj ve kişisel bakım hakkında da birçok şey öğrenmiş oluyor. Bu sayede modayı şov ve gerginliklere mahal vermeden geniş izleyici kitlesine sevdirmiş oluyorlar.
Bu programın genel izleyici kitlesi için daha keyifli ve ilginç olduğundan bahsedebiliriz.
Juriye gelince...
Üç juri üyesi de konunun dışına çıkmadan olması gerektiği gibi modadan konuşuyorlar. Kızlarımızı kırmadan ve samimi bir şekilde yanlışlarını açıklayarak yönlendirme yapıyorlar.
Bu da seyirciye olumlu olarak yansıyor. Yani onları alanlarında iyi kişiler olarak kabul etmemizi ve sevmemizi sağlıyor.
Ve son olarak dış ses ve Erdal Güvenç kızlarımızı esprili ve samimi bir şekilde yönlendiriyor :)
Seyirci bu sayede hoş vakit geçiriyor, modayı seviyor ve her zaman uygulayabileyeceği tüyolar öğreniyor.
Yani bir moda programının yapmak isteyeceği şeyleri başarmış oluyor.
Yazan: Seyhan Dural
5 Şubat 2017 Pazar
HER HAYVAN GÜZELDİR
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)