15 Eylül 2015 Salı

Barış ve kardeşlik


Dünya aleme huzur ve mutluluk getiren.
Bombaları, savaşı kini ve nefreti bitiren,
Kötülükleri unutturup sevmeyi öğreten.

Barış ve kardeşliktir.

Barış her şeyi hazmeden,
 Etnik kimliğini sorgulamayan
İnsanı insan olarak gören
En yüce mutluluktur.

Atalarımızdan öğrendiğimiz erdemin.
Allahın bize bahşettiği bu bedenin.
Bize gülmeyi ve ağlamayı öğretenin

Adı barış, diğeri kardeşliktir.


Şu dünya koca bir yalan iken barışı arar durur insan.

Çocukların gözlerinde yaşı değil sevgiyi
Anaların acılarını değil huzurunu
 Gencecik evlatların ölümünü değil mutluluğunu
Var edecek,
Barış ve kardeşlik.

Uğruna Çanakkale'de omuz omuza savaşıp
Toprağın altında kardeşçe yattığımız
Bu bayrak ve vatan için öldüğümüz
Kutsal anlamdır,
Barış ve kardeşlik.

Kenetlenip birbirimizle el ele tutuşalım
 Yunusun dediği gibi gelin tanış olalım işi kolay kılalım.
 Sevelim sevilelim dünya kimseye kalmaz yazan .SEYHAN DURAL 15*9*2015









NUMARALI BLOKLARDA BÜYÜYORUZ (Ayrıntı Çekim*)

 "Bloklar gecede canavar gibi yükselmişti. Gövdelerindeki dairelerin bazılarının lambaları açıktı. Tuhafıma gitti. Numaraları tahmin etmeye çalıştım: 8, 33, 49, 61..."
('C Blok', Tülay)

C Blok, Zeki Demirkubuz'un 94 yapımı ilk filmi. Konusu, birbirlerine ve kendilerine yabancılaşmış bir çiftin, hizmetçi ve kapıcıyla kurduğu ilişki... Öyküyü tamamlayan ise dekor. Bu dekor, gündelik yaşamın devam ettiği gerçek mekân, yüksek apartmanların çevirdiği şehir... Hücreye benzeyen dairede, hiçbir çocuğun oynamadığı site avlusunda ve bir hapishane avlusu izlenimi veren İstanbul'da geçer film. Otomobilin dikiz aynasından bakarken dahi kurtulamadığımız, sonsuza uzar gibi canavar binalar; A, B, C şeklinde bloklara ayrılan konut örgütlenmesi filmin asıl temasıdır. C Blok'ta yaşayan Tülay mutsuzdur, hayatı kıstırılmış, hayalleri yok olmuştur -belki hiç olmamıştır...

Bu canlı dekor şimdi, lüks konutlarla beraber yoksullar için yapılmış beton kutuları da içeriyor: Birçoğumuz 4. Ada, 7. Kısım, D Blok, F9B gibi adreslerde (bina şeklindeki ambalajlarımızın seri numaraları) yaşıyoruz. Neden “TOKİ'leşme” olarak tanımlayabileceğimiz kentleşme sürecimizde, isim verilmiyor evlerimize? Birer harf-numara mıyız hepimiz? Yoksulları mekânlarından dışlarken onları ucuz taksitlerle ev sahibi yapma propagandası yapan TOKİ Sosyal Devleti'nin gözünde seçmen-sandık numaralarından mı ibaretiz? Zaten konutlarına hapsolmuş televizyona sabitlenen ailelerin reyting oranları hesaplanırken de, alım gücüne göre A/B (reklamı yapılan ürünleri rahatça tüketecek gelir grubu), C1, C2, D/E diye sınıflandırılmıyor muyuz?


GRİNİN 50 TONU (!)
 Fordist dönemde, emek süreci ve endüstriyel ürünlerle beraber yeniden üretim alanları olan modern kentler de standardize ediliyordu. Fransız yönetmen-oyuncu Jacques Tati'nin 67 yapımı PlayTime filmine bakalım. Bu sefer dekor, Paris'in yüksek binalarıdır. Otomobiller tek model gibidir, çalışanlar aynı tip kutular içindedir, apartmanlar nizami bir şekilde ışıklandırılır. Renk paleti grinin tonlarıdır; öyle ki insanların kıyafetleriyle asfalt hemen hemen aynı tondadır. Canlı renkler sadece, çocukların giydiklerinde ve ellerindeki balonlarda görülür. Bu koca gri dekorda; şirketlerin, departmanların ve insanların numara-harflerle belirtildiğini görürüz.

PlayTime'ı favori filmlerinden sayan İsveçli auteur yönetmen Roy Andersson'ın İnsanları Seyreden Güvercin başyapıtında da sınırlandırılmış yaşamlar mekânla ilişkilendirilir. Filmin iki başkarakteri beyaz bir hapishaneyi andıran, apart gibi bir mekânda kiracı kalır ve görevli tarafından "erkenden işe gideceği" sürekli tekrarlanan kiracılar hapsoldukları odalardan çıkmazlar bile. İki aşık bir binanın daracık penceresinde, köpük balonları üfleyen iki çocuk küçücük bir balkonda gösterilir.


Dünyam büyüdükçe tanıştım mekânın ruhsuzlaştırıcı etkisiyle: Çocukluğum, benim için müstakil bir cenneti andıran, meyve ağaçları dolu tek kat bir evde geçmişti. Lise zamanı, sahil kasabası denebilecek bir semte, bu sefer bir siteye taşındık. İsmini Bahar Sitesi koymuşlardı, farklı çiçek isimleri apartman adlarını süslemişti. Konutumuzun ismi Orkide Apartmanı'ydı mesela. Elbette bu isimler, hayatımızı çiçek güzelliğinde yaşatmıyordu ama standardize toplu konut yaşamıyla da tanışmamıştık henüz, mahalle kalıntılarını yaşatmaya çalışıyorduk bir nebze. Sonra ailem başka bir yere taşınınca öğrendim: Başına "Yuvam" gibi, sonuna "Şehir" gibi takılar alan, reklamcılık isimleriyle kurulan ışıksız, renksiz mimariler varmış. Ada-blok-daire numaralarımız oldu. Batı cephemize panoramik bir fabrika ve otoyol trafiği manzarası geldi. Hava karardıktan sonra sokaklarında çıt çıkmayan bu yer bir hayat vaat etmiyor, sanki öylece yaşayıp gitmemizi istiyordu.


YALAN LABİRENTİ
Öylece yaşayıp gidiyoruz. Modern bireyler, modern yoksullar olarak labirent bloklar arasında numara-harfleri takip edip insanlığımızı kaybetmemeye çalışıyoruz. "İnsan yaşadığı yere benzer"; fakat bu beton yığınlarda bile kırlarımızdan, mahallemizden kalma alışkanlıkları yaşatma hevesindeyiz. Gri hücre çeperleri insani reflekslerimizi tamamen silemez ya? Bağımsız Kürt sinemasının başarılı örneklerinden Annemin Şarkısı'nda da görmüştük: Bir TOKİ dairesi içinde sıkışan Nigar Ana, küçük mutfağında iplere hamur asıyor, komşularına yardım etmeye çalışıyordu. Kentsel dönüşüme karşı bir eleştiri denemesi olan Yolunda A.Ş filminde bina içinde ip atlıyordu mesela çocuklar. Bunları bir TOKİ yetkilisine anlatsan, "Vatandaşlarımız halinden memnun" diyebilir. 2014’te "Toplu Konut ve İnsan" başlıklı bir fotoğraf yarışması düzenleyip uzay mekiğine benzeyen bina içinde ışıkları açık bir haneyi, binalar arasında sallanan bir çocuğu memnun vatandaş göstergesi saymışlardı ya (oysa fotoğraflar "toplu konutta can çekişenler" izlenimi veriyordu).

Numaralı bloklarda büyüyen çocuklara hayal kurabilecekleri, ruhu olan evler yapmaya gücümüz yok belki şimdilik. Ama onlara insanlar, hayvanlar ve çiçeklerde olduğu gibi, binaların da bir isme, yani kimliğe sahip olması gerektiğini öğretebiliriz. Eğer bir çocukla sinemaya, mesela Ant-Man izlemeye gitmişsek karıncaları numaralandıran profesörün tavrını beğenmeyip onlara isim veren süper kahramana dikkatlerini çekebiliriz. Sonra belki, başlığı "Toplu Konut ve İnsan" gibi oksimoron bir ifade barındırmayan, hayallerindeki ev resimlerini çizmesini isteyebiliriz çocuklardan. Bu ev resimleri, Kobane’de vahşetin yıktığı evlerde yaşamaya çalışan çocukların kâğıtlarında da toplu konutta sıkışan çocukların çizimlerinde de muhtemelen aynı olacaktır:
Tek katlı, yamuk çatılı, iki pencereli… Belki bu resimleri, fazlasıyla düz, çatısız ve bol pencereli apartmanlarımızdan daha çok sevebilir, binamızın blok numarası üstüne asabiliriz.


yazan Murat Dural 15*9*2015
*OT Dergi temmuz sayısı, Ayrıntı Çekim köşesi için hazırlanmıştır 

12 Eylül 2015 Cumartesi

Çiğ börek

Çiğ börek tarifi 250 gr kıyma,1 soğan peynirde atabilirsiniz kıyma yoksa
1 çay kaşığı tuz,1 çay kaşığından az karabiber,
½ çay bardağı su,1 yumurta
Hamuru 4 su bardağı un,1 tatlı kaşığı tuz su,,

Yapılışı unu tuzu suyla kulak memesi yumuşaklığında hamur yapın.
 Diğer tarafta yağı kızart soğanı kavur,
 Sonra kıyma ve maydanoz ve tuz at hafif kavur.

Hazırladınız hamurdan ceviz büyüklünde kopararak 20 santim çapında yuvarlak hamur aç,
Açtın hamurun bir yüzüne hazırladın içten sür öbür yüzünü üzerine katla
 Tırtırlı bir şeyle kes.sonra kızgın yağda kızart.

Püf noktası yağ kızgın olacak .bekletmeden hemen kızart.
 Üzerinde ununu iyice silkele fazla yağ çekmez.
Eskişehir, in meşhur çiğ börek afiyet olsun yazan . Seyhan dural 12*9*2015

6 Eylül 2015 Pazar

Eskişehirin balmumu heykeli


Eskişehir bal mumu heykel müzesi  harikaYılmaz Büyükerşen in  yapmış olduğu Eskişehire büyük hizmeti memleketim  giderseniz bakmadan dönmeyin.Seyhan dural
6*9*2015




5 Eylül 2015 Cumartesi

elma sirkesinin faydaları

Yazıma başlamadan   daha önce size,  doğal elma sirkesinin yapılışını yazmıştım.
 Her kez evinde yapabilir satın almadan çok basit yapılışı.

  1.  Bu gün ise faydalarını yazacağım.
  2. 1 kaşık elma sirkesi yarım çay bardağı su karıştır.
  3.  Sabah akşam pamukla yüzünü temizle yıkamadan yat  tonik yerine 
  4.  faydası.
  5. Sivilceleri kurutur sivilce izlerini giderir,
  6. bir fincan suya 1 kaşık elma sirkesi karıştır saçına durulama suyuna kat durula.
  7.  faydası saçı harika parlatır haftada 2 gün yap
  8. .Ağız gargarası yerine elma sirkesiyle gargara yap faydası.
  9.  diş deki lekeleri giderir.
  10. .Erkekler losyon olarak kullana bilir eşit miktarda suyla elma sirkesini karıştırın.
  11.  Yüzünüze sürün tahrişleri giderir. 
  12.  Daha çok faydası var. fakat kendiniz evde yapın doğal.sirkeyi.seyhan dural 5*9*2015

3 Eylül 2015 Perşembe

Savaşın çocukları



Savaştaki çocuklar.
Balonlarımızı uçurdular.
Uçurtmalarımızı vurdular.
.Bir düğmeye basıp bombalar yağdırdılar üstümüze.
 Bir kobay gibi üzerimizde denediler.

Sormadılar hayalleriniz ne diye ülkemizden sürdüler.
 Yalın ayak barut kokuları içinde koşarcasına, uzaklaştık aç ve susuz.
Yurdumuzu terk ettik anılarımızı bıraktık.
.Başka yurtlara yelken açtık.


 Bazımız denizlerde boğulduk.
 Bazımız da balık gibi sahile vurdu,. cansız bedenimiz.
 Oysa biz kağıttan uçaklar yapar uçururduk .
 İzlerdik çocuk bedenimizle uçurtmayı.
.Bir düğmeye basıp yakıp yıktılar.

Savaş oyunu zannederdik bilmezdik savaşı.
Onların petrol ve toprak kavgasını, asıl maskelerini göremedik.
 Anlayamadık çocuk aklımızla.
 .Bizler çocukları çocuk öldükten sonra çocuk olduğunu anladığımız.insanlarız.
 insanlığın olmadığı dünyada yaşayan. yazan seyhan dural 3*9*2015






2 Eylül 2015 Çarşamba

kafvaltılık kırmızı biber sosu

 Kırmızı biber 1 kilo maydanoz bir diş sarımsak.
 Elma sirkesi veya üzüm sirkesi,  zeytin yağı 2 çorba kaşığı  veya, ay çiçek yağı,
   Acı severseniz yeşil frek biberde  atabilirsiniz.
 yapılışı
Biberleri doğra ufak ufak sonra zeytin yağıyla hafif yumuşuncaya kadar kavur.
.Sonra maydanozu sarımsak sirkeyi atın .
2 kaşık  elma veya üzüm sirkesini atın.
 Tuzunu  atıp şişelere doldurup buzdolabına koyun kışın afiyetle yiyin

Seyhan dural 2*9*2015

1 Eylül 2015 Salı

Özgürlük

Özgürlük..
İnsanın özgürlüğü. istediği her şeyi yapabilmesinde değil.
 İstemediği hiç bir şeyi yapmak zorunda olmamasındadır.
 İnsanlar hür olarak doğar. Ama her yerde de zincire vurulmuş yaşarlar.
Özgürlükleri bağlayan her türlü zincirleri kıralım ki özgür olalım.
.Kendi hayatının kahramanı olamazsan.. Başka hayatlarında kölesi olursun.

.Özgürlük bir milletin sembolüdür.adalet hak ve insan varsa içinde.
.İnsan özgür olmadan mutlu olamaz.
 Özgürlük için gökyüzünü satın almanıza da gerek yok.
.Ruhumuzu özgür bırakalım eğilmeyin yeter..

Toplum özgür olursa. barış olur sevgi olur.huzur olur.
Özgürlük ruhun yüklenmesi gereken ağır bir yüktür..Fedakarlıktır mücadeledir..
 .Bembeyaz sayfalarda yıkılmış evlerin duvarlarında  özgürlük.

 Sönmüş  fenerlerimi aydınlatmaktır özgürlük.
 Serilip giden yollara  arşınlamaktır
özgürlük.
Tarlalara ve ufka. kuşların kanadında özgürlük.
 Hınca hınç meydanlarda haykırmaktır özgürlük.

 Özgürlük sonu olmayan bir sokaktır belkide bizde o sokağın çocuklarıyız.Yazan seyhan dural

1*9*2015